ÇEVRE, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, “Bugün İstanbul’umuzun yeni bir depremi kaldıracak gücü yok. Sadece İstanbul’un değil ülkemizin de maalesef böyle bir depremi kaldıracak gücü yok. İstanbul’daki 7,5 milyon konut ve iş yerinin 1,5 milyonu yüksek risk altında. Ne yazık ki İstanbul’da milyonlarca kardeşimiz tıpkı Konya’daki bina gibi her an yıkılabilecek 600 bin evde oturmaktadır, yıkılacak 600 bin evde oturmaktadır” dedi.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ile İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İletişim Başkanlığı konferans salonunda düzenlenen ‘Asrın İhyası: Güçlü Yarınlara 6 Şubat Depremleri Sempozyumu’na katıldı. Sempozyumda konuşan Bakan Kurum, herkesin depremin en önemli gerçek olduğunu bilmesi gerektiğini söyleyerek, “Çünkü hiçbir annemizin yavrusunu, hiçbir yavrumuzun annesini enkaz başında beklemesini istemiyoruz. Biz bu acılara çok şahitlik ettik. Ne acıdır ki biz Malatya’da 201 bininci konutumuzun anahtarlarını verirken aynı anda Konya’da bir binanın kendiliğinden çöktüğüne şahitlik ettik” dedi.
‘DURDURULAMAYAN SARSINTILARIN VERDİĞİ MESAJ AÇIKTIR’
Bir haftadır AFAD’ın ve bakanlıklarının dikkatle takip ettiği ve vatandaşları ciddi manada tedirgin eden Ege’deki durdurulamayan sarsıntıları hep beraber izlediklerini belirten Bakan Kurum, “Bu depremler Ege’deki Santorini’nin, buradaki adanın 6,5 kilometre kuzey doğusunda bir volkanın olduğu bölgede yoğunlaşıyor. 2011-2012 yıllarında da benzer bir yoğun sismik aktivite aynı bölgede yaşanmıştı ama herhangi bir volkanik hareketliliğe yol açmamıştı. Şimdi benzer bir hareketlilik yeniden başladı ve sarsıntılara sebep oluyor. Bunun için önemli olan hem kendiliğinden yıkılan binaların hem de işte bu durdurulamayan sarsıntıların verdiği mesajdır. Bu mesaj açıktır. Her iki hadise depreme hazırlık mücadelemizin ne kadar acil olduğunu ne kadar büyük bir milli güvenlik meselesi olduğunu bizlere bir kez daha göstermiştir” diye konuştu.
‘İSTANBUL’DA DÖNÜŞÜM UYGULAMALARINI HIZLANDIRMAK ZORUNDAYIZ’
Bakan Kurum, Türkiye’de oluşabilecek depremlere değinerek, şöyle konuştu:
“Bugün özellikle İstanbul’umuzun yeni bir depremi kaldıracak gücü yok. Sadece İstanbul’un değil ülkemizin de maalesef böyle bir depremi kaldıracak gücü yok. İstanbul’daki 7,5 milyon konut ve iş yerinin 1,5 milyonu yüksek risk altında. Ne yazık ki İstanbul’da milyonlarca kardeşimiz tıpkı Konya’daki bina gibi her an yıkılabilecek 600 bin evde oturmaktadır, yıkılacak 600 bin evde oturmaktadır. Bu yüzden diyorum ki İstanbul’da başlatmış olduğumuz dönüşüm uygulamalarını daha da hızlandırmak zorundayız. Biz devlet olarak üzerimize düşeni samimiyetle, gayretle yapmaya çalışıyoruz. İstanbul’da bugüne kadar bu kapsamda 907 bin bağımsız birimin dönüşümünü tamamladık. ‘Yarısı Bizden’ kampanyası ki çok değerli bir proje, bu kampanyamızla birlikte şu anda İstanbul genelinde 193 bin ev ve iş yerini vatandaşımızla birlikte dönüşümüne devam ediyoruz.”
‘ARTIK RİSKİ BİNALARDA OTURMAYALIM’
Depremin her an olabileceğini hep söylediklerini belirten Kurum, “Buna hazır olmak zorundayız. Riskli evlerimizi yeniden yapmak durumundayız. Milletimize çağrımızı, bugün 4 Şubat sabahı yeniliyorum; ‘Gelin artık riskli binalarda oturmayalım’ diyoruz. Kentsel dönüşümden sorumlu olan belediyelerimizden de artık diğer tüm gündemleri, tüm gereksiz tartışmaları bırakmalarını istiyoruz. Sahada bize derdini anlatan, bir an önce dönüşüm isteyen anneler adına diyorum ki; artık yeter. Burada hep birlikte herkes kendi üstüne düşeni yapmalı. Kendi kişisel dertlerini bırakmalı ve acilen milletin derdine düşmelidir. Herkes; milletin canı, malı ve yavruları için deprem dönüşümüne başlamalıdır. Bu milletin canından daha mukaddes, daha öncelikli bir mesele yoktur, olamaz. Devlet olarak sahadan tek bir dakika bile ayrılmayacağız. Tüm ekibimizle birlikte biz gece-gündüz dönüşüm için, vatandaşımızın canı için, malı için bu mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz. Ben Murat Kurum olarak bu vatanın bir evladı, bu milletin hizmetkarı olarak depreme karşı dirençli bir Türkiye için baş koydum. Tüm ekibimizle birlikte Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde 81 ilimizde bu mücadeleyi yapacağız. Ömrümüzün sonuna kadar yapacağız. Ama burada artık hep birlikte sorumluluklarımızı hatırlamamız ve acilen milletimizin bizden beklediği projeleri, eserleri yapmamız gerekiyor” diye konuştu.
ALTUN: DEZENFORMASYON ÜRETTİKLERİNİ GÖRDÜK
İletişim Başkanı Altun ise, 6 Şubat 2023 tarihinde Türkiye’nin tarihte eşine az rastlanır bir felaketle karşı karşıya kaldığını, art arda devasa depremlerin yaşadığını söyledi. Altun, ‘asrın felaketi’nin ardından başlatılan ihya çalışmaları içerisinde fiziki yapıların inşasının yanında afetten etkilenen vatandaşların huzurunun ve güvenliğinin tesisi ile yine bu süreçlerde toplum genelinde sağlıklı bir bilgi akışının temininin hayati önemde olduğunu belirterek, “Manipülasyon, mezenformasyon ve dezenformasyonun bilgi akış süreçlerini zehirlediği durumlarda yaşanan krizler daha da derinleşir. 6 Şubat depremlerinin ardından kimi kesimlerin bile isteye, kimi kesimlerin ise manipüle edilerek dezenformasyon ürettiklerini gördük. Bu dezenformasyon girişimlerinin ne yazık ki can kayıplarına yol açabildiğine dahi şahitlik ettik. Toplumda huzursuzluk, panik ve güvensizlik yaratan dezenformasyona karşı mücadelemizi afet sırasında da kararlılıkla sürdürdük. Afet halinde acil müdahale ve etkin yardım organizasyonu kadar, kamuoyunu hızlı, doğru ve şeffaf bir şekilde bilgilendirmenin de ne denli hayati olduğunu gözlemledik” dedi.
‘KRİZ ANLARINDA İLETİŞİM STRATEJİLERİNİ ELE ALIYORUZ’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu Türkiye Yüzyılı vizyonu çerçevesinde her alanda güçlenen Türkiye’nin, muhtemel kriz senaryolarına karşı hazırlıklarını tahkim etmesi ve çeşitlendirmesinin bir zaruret olduğunu belirten Altun, şöyle devam etti:
“Büyük ve güçlü bir ülke olarak bir yandan krizlerin olmaması için çabalamalı, öte yandan krizlere karşı hazırlıklı olmalıyız. İletişim Başkanlığı olarak bizler, bilhassa kriz yönetimi sırasında yanlış bilgi ve algı operasyonlarına karşı hızlı, doğru ve etkili bilgi akışının sağlanması için çalışıyor, bu süreçte etkin mekanizmaları kurumsallaştırmaya çalışıyoruz. Ortaya koyduğumuz Türkiye İletişim Modeli ile kriz anlarında yürütülecek iletişim stratejilerini sistematik biçimde ele alıyoruz. Başkanlığımız bünyesinde kurduğumuz Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi Başkanlığı ile medya ortamlarında karşımıza çıkan kara propaganda faaliyetlerinin, psikolojik harp operasyonlarının önüne geçmek için mücadele veriyoruz. Krizleri, yalnızca gerçekleştikleri anda acil müdahaleyi gerektiren durumlar olarak değil, öncesinde ve sonrasında yönetilmesi gereken sürekli bir iletişim süreci olarak ele alıyoruz.”
More Stories
Kayseri Kent Konseyi Tarım ve Kalkınma Toplantısı
Şüpheli ölüm: Ayşe Arslan 7. kattan düşerek hayatını kaybetti
Evin altından fay hattı geçiyor mu?